Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz limanlarına yolcu ve yük taşıyacak 14 adet gemi kalmıştır. Bu gemiler Gülcemal, Akdeniz, Reşitpaşa, Kızılırmak, Şam, Giresun, Gülnihal, Bahr-i Cedit Altay, Gelibolu, Bandırma, Nimet isimli gemilerdir. Cumhuriyetin ilanından sonra bu yetersiz olan filoyu güçlendirmek amacıyla Marmara, Çanakkale, Anafarta, Mersin, Antalya, Karadeniz, Ankara (Çorum) Ege, İnebolu, İzmir, Bandırma (Ülgen) Konya ve Sinop adlı gemiler satın alındı. 1933 yılında özel sektör elinde bulunan gemilerin devletleştirilmesi ile Sadıkzade, Tarı, Aksu, Güneysu, Dumlupınar, Sakarya, Saadet, Tayyar, Seyyar, İnönü (Tunç),Bartın, Kemal, Millet, Vatan, Erzurum, Bursa ve Uğur adlı gemiler filoya katıldılar.1936 yılında ise Denizyolları filosunu güçlendirmek amacıyla Almanya’ya 11 gemi inşa edilmek üzere anlaşma yapılmasına rağmen 3 adedi Marmara’da üç adedi de Karadeniz, Ege ve Akdeniz limanlarında çalıştırılmak üzere 6 adet gemi satın alındı. Diğer 5 gemi yaklaşan savaş nedeni ile Almanya tarafından verilmedi. Bu gemiler Etrüsk, Kadeş, Tırhan, Marakas, Sus ve Trak’tır. Bu gemileri Marshall yardımı ile Amerika Birleşik Devletleri’nden satın alınan Adana, Ankara, İstanbul, Tarsus, Giresun, Ordu ve Trabzon adlı gemiler izlemiştir. 1950 yılında İtalya’da yeni inşa olarak 4 adet gemi siparişi verilmiştir. Bu gemiler İskenderun, Samsun, Uludağ ve Bandırma adlı gemilerdir.

1939-1945 yılları arasında yapılan milyonlarca insanını öldüğü yine milyonlarca evlerin yıkılması ile yine milyonlarca insanın evsiz kaldığı 2. Dünya Savaşı’nın sona ermesi ile insanoğlu kendi yarattığı savaşın izlerini yine kendi sildi. Evler onarıldı, fabrikalar, tersaneler onarıldı, tarlalar sürülmeye başlandı. Kısaca ekonomiler canlanmaya başladı. Refahın artması turizm denilen olguyu beraberinde getirdi. İnsanlar bulunduğu şehirden başka bir şehre bulunduğu ülkeden başka bir ülkeye gitme arzusu başladı. O dönemde otomobiller imal edilse bile fiyatlarının yüksekliği nedeniyle her kesimin alması pekte mümkün değildi. Karayollarını var olsa da seyahatlerde kullanılması çok azdı. Uçak hızla gelişen bir vasıta olmasına rağmen henüz kıtalar arası seyahatlerde kullanılamaması uçağın seyahatlerde kullanılmasını mümkün kılmıyordu. Bu yıllarda da ülkemizde ve dünyada seyahatlerin büyük çoğunluğu tren ve gemiler ile yapılmaktaydı.

1952 yılında Denizcilik Bankası T.A.O kurulduğu zaman Denizyolları İşletmesi’nin elinde Karadeniz, İzmir, Ege, Sus, Marakas, Mersin, Etrüsk, Tırhan, Kadeş, Güneysu, Aksu, Cumhuriyet, Tarı, Adana, Ankara, İstanbul, Tarsus, Giresun, Ordu, Trabzon, İskenderun, Samsun, Uludağ, Bandırma, Anafarta, Antalya, Bursa, Çanakkale, Çorum, Dumlupınar, Konya, Bakır, Erzurum, Necat ve Ülgen adlı gemiler bulunmaktaydı. Bu gemilerden Karadeniz, Ege ve İzmir adlı gemiler ekonomik ömürlerini tamamlayıp 1950’li yılların başında birer birer filodan ayrıldılar. Diğer gemilerden bazıları ise ekonomik ömürlerini tamamlasalar da yerlerine konulacak gemilerin yokluğu nedeni ile seferlerine devam etmekteydi. Bu gemilerin yaş ortalaması yüksekti. Denizyolları İşletmesi bu gemilerle Türkiye kıyılarında 73 limana, Asya, Afrika ve Avrupa’da 13 limana sefer yapıyordu. Yabancı sularda 6 gemi kullanılıyordu. Bu gemiler Kuzey Akdeniz Hattı, Güney Akdeniz Hattı ve Hayfa Hattı çalışıyorlardı. Ayrıca özel kruvaziyer seferleri ile hac seferleri düzenleniyordu. 1952 yılında yolcu sayısı 1950 yılına göre % 66 artarak 55 bini geçmiştir. Denizcilik Bankası T.A.O 1953 Hesap Yılı Raporları’nda, “Yabancı sularda çalışan gemilerimizin faaliyeti bugünkü şartlar içinde tatminkâr bir durum arz etmektedir. Kuzey Akdeniz Hattı’nda rekabeti yenmiş olarak birinciliği muhafaza etmekteyiz. Bu şekilde devam ettikçe ve şartlarda umulmayan bir değişiklik olmadıkça daha uzun zaman bu hattın verimli olması beklenir” ifadesi yer almaktadır. Sefer yapan gemilerin yaş ortalaması 45’in üstünde olması, tamir masraflarını olumsuz olarak etkilemekteydi. İşletme masraflarının yüksek olması sefer maliyetlerini de olumsuz yönde etkilemektedir. Filonun islahı amacıyla İstanbul Teknik Üniversitesi profesörlerinin de içerisinde bulunan bir komisyonca planları hazırlanan ve ihaleye çıkarılan ikisi Karadeniz, üçü de Akdeniz tipi gemilerin inşası için Almanya’dan 93,3 milyon D.Mark kredi alındı. Alınan bu kredi ile Almanya’da Bremen’de bulunan A.G.Weser Tersanesi’nde gemilerin inşa edilmesi için anlaşma imzalanmıştır.

Akdeniz, Karadeniz, Ege İzmir ve Marmara adları verilen bu gemilerden ilk önce İzmir 1955 yılın içerisinde, diğerleri ise 1956’da teslim alınmıştır. Teslim alınan Ege gemisi yeni açılan Adriyatik hattına tahsis edilmiş, olağanüstü talep görmüştür. Bu 5 geminin 4’ünün Türkiye’ye gelişleri normal olmuş ancak Karadeniz gemisinin Türkiye’ye gelişinde acı bir olay yaşanmıştır. İnşa edildiği Bremen’den ayrılan Karadeniz’in, Manş Denizi’nde Yunan bir kaptanın yönetiminde Liberya bayraklı bir şilep ile çarpışması sonucu şilebin sağ çapası sancak bordosunu bir kağıt gibi yırtmıştır. Karadeniz’in telsiz zabiti SOS vermeye başlamış ancak bundan vazgeçilerek kendi imkanı ile Southampton Limanı’na gelmiş, burada 22 gün süren tamirden sonra Türkiye’ye hareket etmiştir.  Karadeniz bir hafta süren bu yolculuğundan sonra sancak bordasında paslanmaya yüz tutmuş çirkin yamasını gizlemek için gece karanlığında İstinye Tersanesi’ne girmiştir. Bu olay ile ilgili olarak daha fazla bilgi almak isteyenlere yazar Deniz Kavukçuoğlu’nun “ Alageyik Sokağı Bir Liman mıydı?”  adlı kitabını özellikle okumalarını tavsiye ederim. (Yazar Deniz Kavukçuoğlu’nun babası Mustafa Ferit Kavukçuoğlu Karadeniz gemisinin inşası sırasında Almanya Bremen’de bulunmuş, geminin inşası boyuncu ailesi birlikte burada kalmış ve gemi ile Türkiye’ye dönmüştür.)

Akdeniz ve Karadeniz gemileri Karadeniz hattında, diğer üç gemi Akdeniz hattında çalıştırılmak üzere inşa edildiyse de Akdeniz ve Karadeniz yaşamları boyunca daha çok Akdeniz de çalışmışlardır. A.G.Weser tersanesinde inşa edilen 8,809 grostonluk bu kardeş gemiler 144.31 m boyunda, 18,60 m enindeydi. Su kesimi 9 m Alman Masch. Augsburg Nürnberg (MAN) Augsburg yapımı, 3.620 beygir gücünde 2 adet dizel motoru bulunan bu gemiler 18 mil hız yapıyordu. İlk geldikleri zaman 4 adet lüks kamara da 8 yatak, 17 adet Hususi Kamarada 37 yatak, 22 adet I.Mevki kamarada 50 yatak, 33 adet II.Mevki kamarada  112 yatak,14 adet III.Mevkide (A) kamarada  208 yatak, 5 adet II.Mevki kamarada  (B) de 436 yatak olmak üzere toplam 851 yatak bulunmaktaydı. Akdeniz gemisi 1989’da geçirdiği büyük tamiratta  III.Mevki (A) ve III.Mevki (B) mevkiler iptal edilmiş, burada toplam 254 yataklı ikili, üçlü ve dört kamaralar yapılarak yolcu sayısı 561’e düşürülmüştür.

Akdeniz hattında çalışan bu gemiler lüks yolcu gemilerimizdi. Kameraları konforlu yemek, müzik ve okuma salonları ferahtı. Mutfaklarında Denizyollarının dünyaca ünlü usta aşçıları görev yapmakta hazırladıkları leziz yemekle yolcuların beğenisi ve takdirini kazanıyorlardı. Aşçıların bu leziz yemeklerinin Kamarotlar tarafından yolculara sunumu ise dünyaca meşhur lokantalarda ki hizmet ile eşdeğerde idi. Kaptan ve diğer mürettebatın dirayeti, bilgisi ve davranışları da yolcuların takdirini kazanmıştı. Bu iki gemi bu özellikleri nedeniyle de Türkiye’nin Akdeniz’e açılan kapısı gibiydiler. On binlerce turisti yıllarca ülkemize taşıdılar. 1960 yılların başında Akdeniz hatlarında çalışan gemilere bayan hostesler alınmıştı. Her biri en az iki lisan bilen bu hosteslerin görevleri yolcularla gemi personeli arasında diyaloğu sağlamaktı. Bu uygulama bir yıl kadar sürmüş bilinmeyen bir nedenle de uygulamadan kaldırılmış.

Gemiler yaşlanmış, makineleri verimli olmaktan çıkmış, hızları düşmüş, bu nedenle de rötar üstüne rötar yapınca da artık dış seferleri yapamaz hale gelmişti. Marmara gemisi, 1970’li yılların başında Haliç Tersanesi’nde yanarak batınca filodan ayrılmış, İzmir 1980 yılların başında kadro dışı kalmış, bilahare satılmıştır. Ege gemisi donanmaya devredilmiş, elde iç hatlarda çalıştıracak gemi kalmayınca da bu iki kardeş gemi iç hatlarda çalışmaya başlamıştı. Karadeniz 1987 yılında karo dışı kaldı, bilahare de satıldı. Akdeniz gemisi ise 1989 yılında büyük bir onarımdan geçirilerek baştan sona yenilendi. Göksel Denizcilik A.Ş. tarafından (Tura Turizm) kiralandı. Gemi bir yıl kadar laciverte, sonra tekrar beyaza boyandı. Göksel Denizcilik A.Ş, gemi ile Türk limanları ile Akdeniz ve Karadeniz limanları arasında seferler düzenledi. 1990-91 yıllarında Göksel Denizcilik A.Ş (Tura Turizm) ile Alman Phoenix Turizm Şirketi tarafından ortak işletildi.

Gemi, yazın doğum yeri olan Bremerhaven kalkışlı Norveç Fiyortları-Shetland Adaları seferleri (haftalık), kışın da Batı Afrika-Senegal-Cape Verde seferleri yaptı. Yolcular Almanya’dan geliyordu. Almanlar Akdeniz’i çok seviyorlardı. II.Dünya Savaşı’ndan sonra yaptıkları ilk gemilerdendi. 1991 yılında 17 sefer, 1992 yılında ise 20 sefer yaptı. Göksel Denizcilik A.Ş ile anlaşmanın sona ermesiyle Denizyolları İşletmesi gemiyi tekrar işletmeye başladı. 1993 yılında Barcelona’ya 6 sefer, Mısır’a ise üç sefer yaptı. 1994’te Mısır’a bir sefer, Hayfa’ya 7 sefer, 1995’te Mısır’a bir sefer, Hayfa’ ya 11 sefer, 1996’da Barcelona’ya ve Mısır’a birer sefer, Hayfa’ya 11 sefer, 1997’de Barcelona’ya ve Mısır’a bir, Hayfa’ya 3 sefer yaptı. Bu seferler Akdeniz’in son uluslararası seferleri idi. 1997’de İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik Fakültesi’ne eğitim gemisi olarak verildi. Teslim töreni için gemi Tuzla’daki İTÜ Denizcilik Fakültesi önüne getirildi. Törene Denizcilikten Sorumlu Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş, Çalışma eski Bakanlarından ve Denizciler Sendikası eski Genel Başkanlarından Emin Kul, Denizcilik Fakültesi Dekanı Osman Kamil Sağ, Tuzla Kaymakamı, Denizcilikle ilgili Mülki ve İdari Personel vardı. Geminin son Kaptanı Atilla Günsür gemisini kaybetmenin üzüntüsü ile eline ne geçerse sağa sola fırlatıyordu. Kamarotu rahmetli Mustafa Güneysu bunları toplamaktan, kırılanları temizlemekten bitap düşmüştü. Bizlerin gemimizi kaybetmenin üzüntüsü ile gelen misafirlere karşı olumsuz davranışlarımız, Genel Müdür Kenan Öner’in dikkatini dikkatini çekmiş olacak ki bizleri toplayarak geminin 44 yaşında olduğunu, Lloyd sörveylerinin gemiye çalışma izni vermek için geminin büyük bir bakım ve onarımdan geçmesinin gerekli olduğunu belirtiklerini, bu bakım ve onarımın 8 milyon dolar civarında olduğunu, kurum olarak da 44 yaşındaki bir gemi için bu kadar paranın harcanmasını doğru bulmadıklarını söylemişti. Biz de biliyorduk 44 yaşındaki bir gemi için bu kadar para harcanmaz, bu parayı harcasanız bile bu gemi daha ne kadar çalışabilirdi. Beynimiz bunu söylüyordu ama gel de bunu deli gönlümüze anlat.

Akdeniz 1998 yılında Denizcilikten Sorumlu Devlet Bakanı Burhan Kara’nın döneminde İstanbul’da yapılan 1.Denizcilik Şurası’na katılan davetlileri Kuruçeşme rıhtımından alarak Beykoz koyuna kadar götürdü. Oradan dönerek tekrar Kuruçeşme rıhtımına getirmişti. Bu Akdeniz’in son seferi idi. Gemi Tuzla’daki İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik Fakültesi rıhtımına yanaştırıldı. 17 Eylül 2015 tarihinde römorkörler eşliğinde bir daha geri gelmemek üzere söküleceği Aliağa’ya gitti.

İlginizi Çekebilir

1 Yorum

  1. Ali bey, makalenizi ilgiyle okudum. Ben çocukluğumun ilk on yılını Samsun’da geçirdim (1950-1960). 1956-59 arasında Babamın beni sahile götürüp “ilk defa geliyor” diye bir vapur gösterdiğini, adını da Karadeniz olarak söylediğini anımsıyorum. Çok da emin değilim. Bu konuda bir sorum olacak. M/S Karadeniz vapuru ilk İstanbul – Trabzon seferini ne zaman yapmıştı? Samsun’a uğrayan gerçekten o muydu?

Yorum yapın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir