1960 yılların başlarına kadar Türkiye’de mutfaklarımızda yemek yapmak için Pompalı Gaz Ocağı ile Fitilli Gaz Ocağı kullanılırdı. Mutfaklardaki gaz ocaklarını yakmak başlı başına yakmak bir işti. Gaz Ocağının yuvarlak başlığının etrafında ispirto dökmek için açık haznesi vardı. Buraya ispirto dökülür yanan ispirto ile başlık ısıtılarak yakılırdı.

Yukarıya yeterli gaz gelmesi içinde Gaz ocağının altında bulunan gaz haznesinde bulunan pompa aracılığı ile gaz pompalanır ateş kuvvetlendirilirdi gaz mavi alevle yanmaya başlardı.  Gaz fışkıran meme eğer gaz iyi süzülmemiş ise tıkanır tıkanıklığı açmak içinde tenekeden yapılmış bir şerit ucuna kıvrılarak takılmış ucu iğneli delik açıcı ile kafadaki meme temizlenirdi. Gaz ocakları evde yemek yapmanın yanı sıra çamaşır kazanı kaynatmak için de kullanılırdı. Gaz Bakkallarda açık olarak litre ile satılırdı. Gazın yanında da şişede satılan ispirtoda mutlaka alınırdı. 

Mutfaklarda yemek yapmak ve Çamaşır kazanını kaynatmak için kullanılan ikinci alternatif ise Fitilli Gaz Ocağı idi. Fitilli Gaz ocağı silindir bir haznenin içinde silindirik bir pamuklu fitili vardı, yanında da bir ayar çubuğu bulunurdu bu çubukla fitili aşağı yukarı ayarlanırdı yüksek ısı istenişe ayar çubuk ile yukarı kaldırılır daha düşük bir ısı istenirse de yine ayar çubuğu yardımı ile aşağı indirilirdi. Bir nedenle söndüğünde de etrafı karbon monoksit kokusu yayılırdı. Her ikisinde de yemek yapmak su ısıtmak gibi işlemler bu ocakların verdiği ısının yetersizliği nedeniyle uzun sürerdi.

            Türkiye’nin ilk rafinerisi 1955 yılında Batman’da kurulmuştur. 330 bin ton petrol işleme kapasitesine sahipti. Bu Rafineri bölge ’de çıkan petrolün işlenmesi için kurulmuştu. Ürettiği petrol ürünlere etrafındaki illerin ihtiyacını ancak karşılıyordu. 1960 yılının başlarına kadar Ülkemizin ihtiyacı olan Benzin, Mazot, diğer petrol ürünleri dış ülkelerdeki rafinerilerden işlenmiş olarak gelirdi. Döviz yokluğu veya bir başka nedenle petrol ürünlerinin gecikmesi ülkede sıkıntı yaratıyordu. Zamanın Hükümeti bu sıkıntıları aşmak için ülkemizde rafineri kurulması amacıyla girişimlerde bulundu

1958 yılında ülkemizde Petrol Ürünlerinin pazarlamasını yapan yabancı şirketiler BP,SHELL ve TURCAS  şirketleri ile  yapılan bir anlaşma ile Mersin’de ATAŞ Anadolu Tasfiyehanesi kurulmuş bu rafineri 30 Nisan 1962 yılında hizmete girmiştir. ATAŞ 7 Haziran 2004 tarihinde rafineri faaliyetlerine son vermiş olup, Depolama tesisi olarak faaliyet göstermeye başlamıştır. 

            Devrin Hükümeti Mersin’de kurulan Rafineri ile yetinmeyip Marmara Bölgesi’nde bir rafineri kurmak amacıyla o dönemde ülkemizde akaryakıt dağıtımı alanında faaliyet gösteren California Texas Oil Corp. (CALTEX) şirketi ile Kocaeli Tütünçiftlik yöresinde bir rafineri kurulması amacıyla anlaşma imzalamıştır 23 Nisan 1960 tarihinde temeli atılan rafineri 24 Ağustos 1961 yılında hizmete girmiştir.  Bu rafinerini açılması ile Türkiye Petrol ürünlerinin üretiminde büyük bir aşama kaydetmiştir.

Bu gün evlerimizde kullanılan Likit Petrol gazı ham petrolün damıtılması ve parçalanması esnasında elde edilen başlıca propan, butan. Etan, bütülen ve etilen gazların oluşturulduğu hidrokarbonatlar başka bir tabirle de bu gazların karışımıdır. Günümüzde fiziksel özelliğinden dolayı basınç altında sıvı olarak tüplerde veya tanklarda kolay depolanan ve taşınan Likit Petrol Gazı mutfaktan, sanayiye, ısınmadan aydınlanmaya ve hatta taşıt araçlarında kullanılan vaz geçilmez bir enerji kaynağı haline gelmiştir. Likit Petrol Gazı renksiz kokusuz bir gazdır. Ancak oluşabilecek bir sızıntının hemen anlaşılması için rafinerilerde özellikle kokulandırılmıştır. Ülkemizde yaygın olarak kullanılan Likit Petrol Gazı %30 Propan (C3H8) ve %70 Bütan (C4H10) karışımıdır. 11,200 Kcal ısı değere ve %92 yanma verimine sahiptir.

Bu rafinerilerin hizmete girmesi ile üretilen Likit Petrol Gazı depolanması ve buradan da tüplere doldurularak mutfakta ve sanayide kullanılmak üzere 1961 yılında İpragaz ve Aygaz adı ile iki şirket kurulmuştur.  Bu iki şirketin kurulması ile birlikte mutfaklarımızda artık likit petrol gazı kullanılmaya başlanmıştır. Daha kullanışlı olması nedeniyle de halk tarafından tutulmuş hızlı bir talep artışı oluşmuştu şirketler bu talepleri karşılamak amacıyla yatırımlar yaparak yurdun çeşitli bölgelerinde hızla dolum tesisleri yapmaya başladılar likit petrol gazının üretilen rafinerilerden dolum tesislerine büyük Tırlar aracıyla götürüyorlardı. Burada doldurulan tüplerde kamyonlar aracılığı ile şehirlere ilçelere dağıtılıyordu. Likit Petrol gazı dağıtımı yapan şirketlerden Aygaz Likit Petrol gazının Türkiye sahillerinde bulunan dolum tesislerine ve ihtiyaç durumunda Dış ülkelerden ithalatı için 1966 yılında Denizcilik Bankasın T.A.O Haliç Tersanesinde Türkiye’nin ilk  Limit Petrol Gazı tankeri inşa ettirdi.

            İnşa edilen Aygaz Tankeri 1 Ekim1966 tarihinde kızaktan indi. Benim hayatımda kızaktan inen gördüğüm ilk gemi indirme töreniydi. Gemi iniş törenine devrin Başbakanı Süleyman Demirel eşi ile birlikte katılacaklardı bu nedenle Tersanedeki tören alanı çok Kalabalıktı. Bu nedenle tören alanına girmemiz mümkün olmadığı için Tersaneye tepeden bakan kısımdan parmaklıklar arasında töreni izledik. O gün tersanede iki geminin inişi için tören düzenlenmişti. Aygaz Tankeri’nin yanında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı içinde VAN adı ile bir Su tankeri de vardı. Gemileri Merhum Süleyman Demirel’in Merhume eşi Nazmiye Demirel İndirdi. Aygaz Tankeri kızaktan kuru yük gemisi olarak indirildi. Rıhtımda donatım esnasında içine tanklar konularak Tanker haline getirildi. 1967 yılının ortalarında donanımı bitip seferlere başladı.

Aygaz Tankeri. Boy (Dıştan Dışa) 61,05 metre Boy (Kaimler Arası) 55,50 metre Genişlik (Ana güvertede) 9 metre Derinlik (Ana Güvertede) 4,25 metre Çektiği su (yüklü) 3,12 metre Deplasman (yüklü) 1122 Ton Mürettebat Sayısı (Kısa Sefer) 17 Mürettebat Sayısı (Yakın Sefer) 20 696 Groston 441 Netton 525DWT: B.Alman Yapışı MAN Ana Makine B.H.P: 800 R.P.M: 375 Sürat (azami) 11,26 Yüklü Klas Kuruluşu: A.B.S  Sahibi: Aygaz A.Ş

22 Mart 1969 tarihinde İtalya’ya gitmek için İstanbul’dan hareket eden AYGAZ tankeri 27 Mart 1969 tarihinde Yunanistan’ının Navarin Körfezinde Pire açıklarında çıkan şiddetli fırtına nedeniyle alabora oldu. 18 Mürettebat hayatını kaybetti. 18 personelinin içerisinde Kaptan Sabahattin Aksu, 2.Kaptan Haluk Fevzi Kızıltan. 3, Kaptan Tufan Bayer, Baş Makinist Hikmet Olcay, 3. Makinist Ali Dener’de bulunmakta idi,

Fırtına bittikten sonra Alabora olan Aygaz Tankerini bir Danimarka gemisi tarafından bulundu dev bir balına görünümünde olan Aygaz Tankerini yedeğine alarak Yunanistan’ının Pilos limanına getirdi. Burada yapılan kontroller sırasında Makine dairesinde bir köşeye sıkışan ikici makinist Sabahattin Özen içeriden çekiçle vurarak yardımını duyan Yunanlı yetkililer sesin geldiği yeri delerek Sabahattin Özen olay tarihinden dört gün sonra gemiden çıkartarak hemen hastahane’ye kaldırdılar.   Yunanistan’da tedavi gören Sabahattin Özen 3 Nisan 1969 tarihinde Atina’dan Uçakla İstanbul’a geldi. Bitkin ve devamlı ağlayan Sabahattin Özen Havaalanında gazetecilere “Denizde söylenildiği gibi fırtına yoktu gemi aniden alabora oldu. Hiç kimse ne olduğunu anlayamadı ben makine dairesinde bir köşeye sıkıştım içeride beş gün mahsur kaldım. Daha fazla bir şey sormayın şirketim bu hususta konuşmamam için emir verdi. “  dedikten sonra kendisini karşılayan yakınları ile birlikte evine gitti. Sabahattin Özen’i Atina’dan İstanbul’a getiren Aygaz Şirketi’nin Genel Müdürü Gündüz Pamuk Gazetecilere Mahkeme batan Aygaz tankerinin şirketlerine iade ettiğini ayrıca da gemiyi bulunan Danimarka gemisinin kaptanının gemiyi Yunanlı yetkililere teslim etmeyerek 24 saatten fazla bir zaman denizde dolaştırılmasından dolayı hakkında dava açıldığını bildirmiştir.

Aygaz Tankeri bulunduğu Pilos Limanında düzelttirilerek İstanbul’a getirildi. İstanbul’da büyük bir bakım onarımdan geçirildikten sonra tekrar çalışmaya başladı 1990 yılında Ahmet Haşlaman, Selim Düzgit ve Neslihan Konya tarafından satın alınarak yük gemisi haline getirildi.

Adı HAŞLAMAN-I, 1997 yılında Gencer Denizcilik Sanayi ve ticaret A.Ş tarafından satın alınca  ismi GENCER I, 2005 yılında TRUST, 2007 yılında yabancı bayrağa geçerek adı NEWSTAN I oldu,

            Akdeniz’deki Deniz faciasında kaybolan Aygaz Tankerinin (YDO-48 Gv)  Kaptanı Sabahattin Aksu’nun eşi Kaya Aksu zamanın popüler dergisi olan HAYAT MECMUASI’nın Nisan 1969 sayısına verdiği demeçte Büyük bir metanetle tam bir denizci eşi gibi konuşarak “ Onu Denizde Tanımıştım Denizden dönmesini bekliyorum “ Bayan Kaya Aksu Sabahattin Kaptanla nasıl tanıştıklarını şöyle anlatıyor; 1948 yılında Finlandiya’da Vaasa şehrinde Lise öğrencisiydim Kuzeyde ender rastlanan güneşli bir Cumartesi günü öğleden sonra 20 kişilik grubumuzla sahil kahvelerinden birine gitmiştik. Orada Türk Denizcileri ile karşılaştık şehri gezmek için İngilizce bilen tercüman arıyorlardı ben kendilerine yardım ettim Sabahattin Kaptan’la orada tanıştım. On gün içerisinde birbirimizi iyi tanımıştık o sırada geminin kaptanı da vefat edince Sabahattin Kaptanın gemisi Finlandiya da bir buçuk ay kaldı. Biz hemen nişanlandık. Ama bu nişanlılık süresi üç yıl kadar uzadı.

Sabahattin Kaptan Denizyollarında çalıştığı için yabancı bir kadınla evlenmesine izin verilmedi.1951 yılında işinden ayrılarak özel bir şirkete girdi Amerika Seferinden döner dönmez İstanbul’da evlendik. Böyle engellerle karşılaşarak başlayan evlilikleri 18 yıl devam etmiş  Sabahattin Kaptan bir Finlandiya seferinden döndüğünde, komşuları kendisine bir kızı olduğunu müjdelemişler, Sabahattin Kaptan, Suudi Arabistan’dan döndüğünde annesinin yanında mışıl mışıl uyuyan oğlu Timur’u kucaklamış, Bir Avrupa Seferinden döndüğünde de Atilla’yı bir yaşında bulmuş en küçük oğulları Atilla Sabahattin Kaptan sefere çıktığı zaman üç aylıkmış birinci doğum gününe yetişip gelmiş

Vaasa limanında doğan Bayan Kaya denizcilerin akıl almaz macera ve hikâyelerini dinleyerek büyümüş, daha küçük yaşlarında kafasına bir koymuş en sonunda alın yazıları bir sahil kahvesinde onları birleştirmiş.  Bayan Kaya denizcilikten iyi anlıyordu Denizci Torunu Ağabeyi de Finlandiya Yüksek Denizcilik Okulunda öğretmenlik yapıyormuş. Aygaz Tankerinin batmasından sonra şirketten gelen yetkililer eve gelip kazayı kendisine üstü kapalı bir şekilde anlatmışlar ama Bayan Kaya Aksu inanmamış,”  İnanmadım diyor aklım almadı tekniğin geliştiği bir çağda bir geminin alabora olması suya kapaklanması ne demektir. Hala inanamıyorum Bir gemi fırtınalı denizde batabilir ama normal bir batma süresi vardır. Bazı gemiciler bu arada canlarını pekâlâ kurtarabilirler. Bu kazanın ani olması beni üzüyor. Kimsenin kurtulmadığı kanaatini uyandırıyor. Şirket tarafından kendisine verilen bilgide gemideki filikaların birisi eksikmiş beni en çok ümitlendiren nokta filikalar gemiler batma tehlikesi ile karşılaştıkları zaman gemicilerin hayatını kurtarabilmeleri için yiyecek ve diğer lüzumlu malzeme stokunun bulunduğu emniyet botlarıdır. Ayrıca Yunan sahillerinde bir birine yakın yüzlerce ada ıssız ada varlığı da diğer kazazedelerin kurtulmuş olma ihtimallerini kuvvetlendiriyor”

Oğlu Timur şimdi Alman Lisesinde Atilla İlkokulda onlarda babalarının günün birinde her seferden geldiği gibi elleri paketler, mayolar, pantolonlar dolu olarak döneceği günü bekliyorlar Bayan Kaya Aksu üç çocuğu gibi kocasının yolunu beklemekten bıkıp usanmayacağını söylüyor. İskandinav ırkına has soğukkanlılık ve itidal ile konuşuyor. Her denizci karısı gibi yalnızlıktan korkmadığını çocuklarını kocasından ayrı Finlandiya’daki annesinden kardeşlerinden uzakta konu komşunun yardımı ile doğurup büyüttüğünü söyleyerek kocasının günün birinde çıkıp geleceğine bütün kalbi ile inandığını söylüyor.

Acı bir olay 19 denizcimizden bir tanesi kurtuldu. 3 denizcinin cesedi gemi içerisinde bulundu 15 denizcinin cesedine ulaşılamadı o çok sevdikleri deniz onların mezarı olmuştu. Bu kaza ile ilgili olarak çok şeyler söylendi geminin inşasından sonra,  geminin üstüne Karbon monoksit tüpleri ilave edilmiş.  Bu da geminin dengesini bozmuş hattı Kaptan Sabahattin Özgün Denizyollarındaki arkadaşlarına bu olayı anlatmış bu gemide çalışmak istemiyorum burada maaşlar ne kadar diye sormuş aldığı cevap karşısında ben gemimde durayım orada sizin aldığınız maaşların üç katını alıyorum demiş. Yunanlı yetkililer geminin battığı tarihte öyle şiddetli bir fırtına olmadığını söylemişler, Gemiden sağ çıkan 2. Makinist Sabahattin Özen’de gazetecilere benzer sözler söylemişti. Buda bu varsayımın kuvvetli bir ihtimal olduğunu doğruluyor

Nur içinde yatsınlar cennet mekânları olsun 

İlginizi Çekebilir

Yorum yapın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir