



Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri ile akdedilen Marshall Planı çerçevesinde alınan 10 adet kuru yük, 2 adet tanker ve 7 adet yolcu gemisinin içerisinde S/S Tarsus adlı yolcu gemisi de bulunuyordu.
S/S Tarsus, 1931 yılında New York Shipbuilding Co.1 Tersanesi tarafından “American Export Lines New York” için inşa edilmiş ve “Exochorda” adıyla denize indirilmişti. Geminin boyu 140 metre, eni 19 metre, su kesimi boş 4,93 dolu 8,51 metreydi. 5659 net ton 9298 Groston 6947 DWT’luktu. New York Shipbuilding Co Tersanesi’nce yapılan 7200 HP steam türbinli ana makinesi vardı. 14 mil sürat yapabiliyordu. Servis süreti ile günlük yatı sarfiyatı 68 ton Tahmil ve Tahliyede ise 16 ton yakıt sarfiyatı bulunmakta idi.1187 ton kapasiteli tatlı su tankı, 867 ton kapasiteli balast tankı, 1583 ton fueloil tankı 12 ton kapasiteli Motorin tankı ve 22 ton kapasiteli Turbin yağı tankı mevcuttu. İkisi motorlu 16 sı normal olmak üzere toplam 18 adet can filikası vardı.
Önceleri yolcu ve yük taşıyan Exochorda, 27 Aralık 1940 tarihinden itibaren “Harry E. Lee-AP17” adıyla Amerika Birleşik Devletleri Kara Kuvvetleri emrine verildi. İkinci Dünya Savaşı boyunca lojistik hizmetlerde kullanıldıktan sonra 9 Mayıs 1946’da Baltimore’da Toothshipyard Tersanesi’ne bağlanıp servis dışı bırakılmıştır. Türkiye tarafından satın alınıp önce “Edirne” adı verilmesi düşünülürken, Türkiye’nin geçmişteki renkli politikacılarından Ulaştırma Bakanı Kasım Gülek’in önerisi ile S/S Tarsus ismi verilmiştir. S/S Tarsus burada büyük bir bakım onarımdan geçirilir. Bu onarımda 19 adet lüks kamara da 37 adet yatak, 70 adet I. Mevki Kamarada 139 yatak, 17 adet II. Mevki Kamarada 66 yatak, 2 adet Turistik (A) Kamarada 60 yatak, 4 adet Turistik (B) Kamarada 150 yatak olmak üzere toplamda 452 yolcu taşıyacak hale getirildi. Ayrıca uzak seferlerde 30, Kısa seferlerde yazın 135 kışın 30 güverte yolcusu alabilecek kapasiteye de sahipti. Gemide 143 personel görev yapmakta idi.
Gemi, “Atatürk’ün Kaptanı” diye anılan disiplinli çalışması, engin bilgisi ile herkesin takdirini, sevgisini ve saygısını kazanan Kaptan Sait Özege tarafından 16 Nisan 1948 tarihinde teslim alınmıştır. Geminin İkinci Kaptanı Fazlı İslam, üçüncü kaptanı ise gemiye Türk Bayrağı’nı ilk çeken Kaptan Mümtaz Diker’dir.
S/S Tarsus, Türk Bayrağı ile yaptığı ilk seferinde Küba’dan aldığı yolcu ve şekeri Londra’ya götürür. Burada yükünü boşaltıp yolcularını indirdikten sonra İspanya’nın Santander, sonra da Vigo Limanı için başka yükler ve yolcular alır. Sayıları yüzün üstünde olan bu yolcular Malta, İskenderiye ve Port Said’de bulunan İngiliz kara ve deniz kuvvetleri subaylarının eşleridir. Gemi, bu yolcuları Malta Adası’na bırakarak, Türkiye’ye hareket eder.
S/S Tarsus, Türkiye’ye geldikten sonra İstanbul-İzmir-Pire-Napoli-Cenova-Nice-Marsilya-Barcelona limanları arasında 21 gün süren seferler yapar.14 Haziran 1954 – 6 Ağustos 1954 tarihleri arasında 450 yolcusu ile ilk büyük yolculuğunu Türkiye Turizm Kurumu’nun düzenlediği 3 kıta, 6 memleket ve 9 büyük limana gerçekleştirir. S/S Tarsus, 63 gün sürecek yolculuğunda; Casablanca, Las Palmas, Havana, Miami, Charleston, Baltimore, Lizbon, Cote d’Azur ve New York’a uğramıştır. O günkü Türkiye koşullarında bu yolculuk birçok kişi için rüya demekti. 27 senelik uzun yol kaptanı Necdet Or’un süvariliğinde Atlantik’i aşacak geminin eğlence programı, Vedat Ar, Hakkı Devrim ve Orhan Boran’dan oluşan bir komite tarafından hazırlanmıştı. Bu programda, caz sanatçısı Sevinç Tez, Darvaş, Fritz Kerten ve Angelo orkestraları gibi zamanın en ünlü sanatçı ve grupları yer alıyordu. Şevket Rado, Panorama dergisindeki yazısında, yolcularına “Rüya Avcılığına Çıkıyorsunuz” yazar. S/S Tarsus Gemisi’nin yolculuğu, planlandığı gibi geçer. Türkiye sergisi de büyük ilgi görür. Türkiye Turizm Kurumu’nca düzenlenen bu yolculuk amacına ulaşır ve S/S Tarsus yine planlandığı gibi 16 Ağustos’ta ülkeye döner. Bu tarihten sonra S/S Tarsus bir Amerikan şirketine kiraya verilir. Bahar ve yaz aylarında Miami kalkışlı seferler yapar. Bu seferler, yandığı 14 Aralık 1960 yılına kadar devam eder. S/S Tarsus, Türkiye’de olduğu dönem içerisinde 2 defada hac seferi yapar. S/S Ankara gemisi Şefik Kaptan ile özdeşlemişse, S/S Tarsus gemisi de Kaptan Necdet Or ile özdeşleşmiştir. Kaptan Necdet Or, Rumi 1323 (1907) tarihinde Dersaadet’te (İstanbul’da ) doğdu. Baba Adı Selahattin (şehit düşmüştür.), anne adı Bahnane’dir. Girdiği Ticareti Bahriye Kaptan ve Çarkçı Mektebi’nden Teşrinievvel 1926 tarihinde mezun olmuştur. Aynı yıl Türkiye Seyr-i Sefain İdaresi’ne girmiş ve Çanakkale gemisi mülazım kaptanlığına atanmıştır. 1934 senesinde 3. Kaptanlığa, 1938 yılında 2. Kaptanlığa atanmış; bu görevde iken Savarona Yatı’nda da ikinci kaptanlık yaptıktan sonra 14.08.1941 tarihinde yapılan imtihanı kazanarak 1. Sınıf Baş kaptanlık diplomasını almıştır. İnebolu Gemisi’nde çıkan yangını söndürmekteki olağanüstü başarıları nedeniyle, 5 Şubat 1928 yılında 10 TL, 25.05.1944 ve 27.12.1945 senelerinde vazifesinde gösterdiği olağanüstü gayretler nedeniyle 1’er maaş tutarında ikramiye verilmiştir. Denizyollarına ait çeşitli gemilerde çalışan Kaptan Necdet Or, uzun yıllar süvariliğini yaptığı S/S Tarsus Gemisi’yle Amerika Birleşik Devletlerinde Miami kalkışlı seferleri başarı ile tamamlamıştır. 65 yaşını ikmal ettiğinden 10.11.1971 tarihinde emekli olmuştur. Necdet Or, emekliliğinden sonra birkaç yıl yaşadıktan sonra vefat etmiştir. Disiplini, üstün çalışma gayreti ile herkesin takdirini kazanan Kaptan Necdet Or’un ismi DB Deniz Nakliyatı T.A.Ş ‘nin satın aldığı Ro-Ro gemisine verilmiştir.
14 Aralık 1960 günü bakım için bulunduğu İstinye Tersanesi’nden çıkan ertesi gün ise Amerika’ya gitmek için yola çıkacak olan Tarsus açıkta demirlemişti. Tarsus Gemisi boğazın sularında nazlı nazlı salınırken acı sona yaklaştığının farkında değildi. Yugoslav bandıralı Peter Zoranic ile Yunan bandıralı World Harmony adlı tankerlerin İstinye önlerinde çarpışması neticesinde, büyük bir yangın çıkmış. Gemilerden biri sürüklenerek Tarsus’a bindirmişti. Yeni boyanmış olduğu için yolcu gemisi alev topuna dönmüş ve kullanılamaz hale gelmişti.
Paşabahçe açıklarında Yunan bandıralı World Harmony ile Yugoslav bandıralı Peter Zoranic adlı iki tankerin çarpışmasının ardından, yanarak sürüklenen Zoranic, İstinye’de bakımda olan Tarsus Gemisi’ne çarpar, birlikte yanmaya başlar. Denizden ve karadan ne kadar müdahale edildiyse de gemi yanmaktan kurtarılamadı. Tabii o zamanlar bugünkü gibi yangın söndürücüler, römorkörler de yoktu. Kaptan Oktay Sönmez, “Anılarda Gemiler” adlı kitabında S/S Tarsus gemisini söyle anlatır: “Bu renkli şov tam 12 yıl sürdü. 1960’da İstinye Koyu’ndaki “uzlet”ine çekildiğinde, yani bir kenarda yalnızlığını yaşamaya başladığında gerçekten yorgundu. Bu artık o çılgın, coşkun gecelerinkine benzemeyen bambaşka bir yorgunluktu. Dönüşü olmayacak sonsuz bir yolculuğun, denizde eriyip kaybolunacak bir seferin başında duyulan o büyük ve giderilmeyen yorgunluk, dayanılmaz bir uykuydu bu. 14 Aralık 1960’da bu uykuyu beklenmedik bir olay bozdu. Boğazda “World Harinony” ve “Peter Zranic” isimli iki büyük tankerin çarpışması ile büyük bir yangın çıktı ve gemilerden biri alevler içinde sürüklenerek gelip “S/S Tarsus”un üzerine yaslandı. Ateşin acısı ile birden uykusundan uyandı ama yangın neden sonra söndürüldüğünde bir zamanların görkemli yüzer sarayı da böylece bu talihsiz felaketten payını almış ve öpülesi denizkızı yanarak ölmüştü. 6 Kasım 1961’de hurda demir fiyatına viraneye dönmüş fakat gene de yüzer halde İtalyanlara satıldı. Tanınmaz haldeydi, ismi bile okunmuyordu. Tekrar okulun bahçesine götürüyor beni anılar. Bir İstanbul akşamı iniyor Boğaz’a ve bütün ışıklarını yakmış bir “S/S Tarsus” düşlüyorum. Sonra sabah, o tatlı bembeyaz ve aydınlık gülümseme. İçime hüzünler, hüzzam şarkılar, yanık türküler doluyor. Onu anıyorum, gözlerim iyice buğulanıyor…”
S/S Tarsus’un II Mühendisi olan Nurettin Mükan, İstinye Tersanesi’nde bakım ve onarımını müteakip Amerika’ya hareket edeceğinden ve gemide uzun süre kalacağından bütün şahsi eşyalarını gemiye götürmüş ve geminin yanması ile elbise olarak sadece üstündeki elbiseleri kalmıştır. Yangın söndürüldükten sonra S/S Tarsus gemisine çıkmış, gemiyi kontrol etmiş, yanmış halde bulunan S/S Tarsus’un bu güne kadar hiç yayınlanmamış olan resimlerini çekmiştir. Denizcilik Bankası ve Deniz Nakliyat’ta mühendis, başmühendis olarak çalışan Nurettin Mükan’ı rahmet ve minnetle anarken, bu resimleri bizimle paylaşan oğlu Mustafa Mükan’a çok teşekkür ederim.
Amerika’ya yapılacak ilk seferinin hareket günü önce 13 Haziran olarak belirlenen Tarsus’un Süvarisi Necdet Or’un da her denizci gibi batıl itikatları vardı. 13 rakamının uğursuzluğuna inananlardandı. Bu nedenle yolculuk, Kaptan’ın arzusuyla bir gün sonra, 14 Haziran’da başlatılmıştı. Bu geziyi kazasız belasız tamamlayan S/S Tarsus, ne yazık ki bundan 6 yıl sonra, Aralık ayının 13’ünde değil de 14’ünde yanmaktan kurtulamamıştı.
Tabi ki S/S Tarsus’un kaybı çok acı olmuştu. İşletme için S/S Tarsus Gemisini kaybetmekten daha acı olan, S/S Tarsus Gemisi’ne çarparak yanmasına sebebiyet veren Yugoslav bandıralı Peter Zoranic Gemisi’nin kılavuz kaptanı Pilot Cevdet Çubukçu’nun çıkan yangından kurtulamamasıydı. Görevi başında yanarak şehit olan bu kılavuz kaptanın adının ebediyete kadar yaşatmak amacıyla ismi, 1976 yılında İzmir Alaybey Tersanesi’nde inşa edilen bir römorköre verilmiştir.