Samsun ve İskenderun gemileri İtalya Cenova’da Ansaldo tersanesinde inşa halinde

1939-1945 yılları arasında devam eden II. Dünya Savaşı yıllarında o zamanki adıyla Devlet Denizyolları ve Limanları Genel Müdürlüğü, filosunda bulunan ve tamamı yurtdışındaki tersanelerde inşa edilen gemilerde kullanılan parçaların savaş nedeni ile temin edememesi ve zamanın da bakım ve onarımda bulunamaması nedeni ile gemileri birer birer filodan çıkarmaya başlamıştı. Filoda bulunan gemiler, yaşlı ve ekonomik ömürlerini çoktan doldurmuşlardı ki, bunlar arasında S/S Gülcemal ile S/S Gülnihal de bulunmaktaydı.

Devlet Denizyolları ve Limanları Genel Müdürlüğü, II. Dünya Savaşı’nın bitmesi ile hızla artan yolcu talebini karşılamak üzere dışarıdan öncelikle hazır gemi alımına gitmiştir. 1948 yılında Marshall Yardımı Paketi içerisinde öncelikle Amerika Birleşik Devletleri’nden 10 adet kuru yük gemisi ile iki tanker ve yedi adet de yolcu gemisi satın alınmıştır. Alınan 7 adet yolcu gemisi; S/S Adana 1932, Ankara 1927, İstanbul 1932, Tarsus 1931, Giresun 1937, Ordu 1937, Trabzon 1938 tarihinde inşa edilmiş savaş yorgunu gemilerdi. Alınan bu gemiler kısa vadede artan yolcu talebini karşıladılar. Uzun vadede ise günün şartlarına uygun daha modern ve hızlı gemi alımı için çalışmalara başlanmıştı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bedelleri kendi bütçesinden karşılanmak üzere İtalya’da Napoli’de bulunan Cant. Nav. Navalemeccanica Tersanesi’ne S/S Uludağ ve S/S Bandırma gemileri ile yine İtalya’da Cenova’da bulunan Ansaldo Cantiari Nevali Tersanesi’ne de S/S İskenderun ve S/S Samsun adı verilen gemileri sipariş etmiştir. Önce S/S İskenderun geldi, birkaç ay sonra da S/S Samsun gelmiştir.

S/S İskenderun ve S/S Samsun gemilerinin tam boyu 132 metre, eni 17,28 m draft boş 3,75 m dolu 5,72 m 6442 gros ton 3558 net ton 2830 DWT sürati 4 stem turbines double redection geared 2×4400= 8800 S.H.P gücünde ansaldo tersanesi yapımı ana makineleri vardı. Çift pervaneli olup 16,5 mil hız yapmaktaydı. Gemiler servis sürati ile günde 48 ton tahmil tahliyede ise 10 ton yakıt harcarlardı. Gemilerin 687 ton kapasiteli tatlı su tankları, 621 ton deniş suyu balast tankları 604 ton kapasiteli fueloil tankları, 32 ton kapasiteli makine yağı tankları vardı. İkisi motorlu altısı normal olmak üzere 8 adet toplan can filikası vardı.Yük taşımak üzere de 3 adet ambarı bulunmaktaydı.

Gemiler de 10 adet 25 yataklı lüks kamara, 17 adet 17 yataklı I.Mevki  (A) ve 27 adet 54 yataklı I.Mevki  (B) kamara, 29 adet 116 yataklı II mevki kamara, 43 adet 148 yataklı Turistlik Mevki (A) ve 8 adet 48 yataklı Turistlik Mevki (B) kamara bulunmaktaydı. Toplam 134 kamarada 408 yatak vardı. Ayrıca uzak seferlerde 94 kısa seferlerde yazın 232, kışın 94 güverte yolcusu almaktaydı. Toplam personel sayısı da 142 kişidir.

Her iki gemide 1964 yılında Hollanda’da büyük bakım ve onarımdan geçmiş kazanları ve yardımcı makineleri yenilenmiş, Denizyolları İşletmesi’nin sefer yaptığı bütün iç ve dış hatlarda çalışmışlardır. 1970 yılların sonlarına doğru geldikleri gibi önce S/S İskenderun, sonra S/S Samsun filodan çıkarıldı. Gemiler, 1980’li yılların başlarında da Aliağa’da söküldü

Denizyolları gemileri kaptanları ile anılır. S/S Ege Kaptan Sait Özege, S/S Ankara Kaptan Şefik Gogen’le, S/S Tarsus Kaptan Nejdet Or ile S/S Samsun ise Kaptan Adnan Ülgezen ile anılırdı. S/S Samsun Gemisi’nin kendisiyle özleşen kaptanı Adnan Ülgezen, 22 Recep 1328 (16 Temmuz 1910) tarihinde İstanbul’da doğdu. İlkokula Haydarpaşa Alman Okulu’nda başladı. Sonra Kadıköy Sultaniyesi’ne girdi. 1928-1929 ders yılında Ticareti Bahriye Mektebi Alisi’ni pekiyi derece ile bitirdi. Mükafat olarak S/S Karadeniz Gemisi’ne mülazım kaptan olarak atandı. Ancak gemi sergi gemisi olarak Avrupa turunda bulunması nedeniyle S/S Marmara Gemisi’nde geçici olarak göreve başladı. Ertuğrul Yatı’nın arızalanması nedeniyle gemisi ile birlikte Atatürk ve silah arkadaşlarını Yalova’dan getirme görevi verildi. Bu vesile ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü gördü ve Atatürk ile tanıştı. S/S İnebolu Gemisi ile ilk yurtdışı seferini yaptı. 1 Temmuz 1935 tarihinde Cumhuriyet Vapuru’na, 6 Mayıs 1936 tarihinde ise Gülcemal Vapuru’na 4. kaptan olarak atandı. 1 Aralık 1936 tarihinde S/S Ege Gemisi’ne 3. kaptanlığa atandı. 3. kaptan olarak S/S Sinop ve S/S Ankara (sonra adı Çorum oldu) Gemisi’nde çalıştı. 1 Eylül 1938 tarihinde Sus Vapuru 2. kaptanlığına getirildi. Almanya’ya gönderildi. Dönüşünde 2. kaptan olarak Savarona Yatı ile S/S Güneysu Vapurları’nda görev yaptı. 30 Haziran 1941 tarihinde İç Hatlar gemilerinde kaptanlığı atandı ve ilk gemisi S/S Kadeş’ti. 1 Mayıs 1944 tarihinde Dış hatlar yolcu ve yük gemileri kaptanlığına atandı. İlk gemisi S/S Aksu oldu. 1948 yılında S/S Adana Gemisi’ni almak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne gitti ve S/S Adana Gemisi’ni İstanbul’a getirdi. 1951 yılında İtalya Cenova’da Ansaldo Tersanesi’nde yapılan S/S Samsun Gemisi’ni teslim aldı ve uzun yıllar kaptanlığını yaptı.

Kaptan Adnan Ülgezen, 1980 yıllarda “Denizin Sesi”nde çıkan bir röportajında kendisiyle ve çalıştığı gemilerdeki anılarını şöyle anlatıyordu:  “Nihayet harp bitmişti. Savaş bitince İstanbul – Kıbrıs – Beyrut – İskenderiye – İstanbul ring seferini yapmak üzere S/S Aksu Ge­misi’nde sefere başladım. İskenderiye’ye geldiğimizde Mısır Kralı Naibi Abdül Münib ve eşi Neslişah Sultan (Neslişah Sultan son Padişah Vahdettin ile son Halife Abdülmecit Efendi’nin torunudur)  gemimize bindi. Yıl 1946. Bulgaristan’da yapılan halk oylaması so­nunda krallığın kaldırılmasına karar verilmişti. Kral ve ailesi, Sofya’dan İstanbul’a trenle gelmişlerdi. Buradan İskenderiye’ye gideceklerdi. Kral ve ailesi 17 Eylül tarihin­de gemiye bindiler. Kral Simeon (7 yaşında), Ana Kraliçe Joanna ve kızı prenses Marie Louis’i karşılayarak, Aksu Gemisi’nde kendi özel kamaramı tahsis ettim. 14 kişilik kral ve maiyetini iyi bir yolculuktan sonra İskenderiye’ye getirdim. Daha sonra, Aksu Gemisi ile Mekke’ye giden hacı kafilesini getirmek üzere Cidde’ye gittim. Bayram geç­miş olduğu için, yarım hacı oldum. 1949 yılında Amerika’dan S/S Adana Gemisi’ni getirmek üzere New York’a gittim. İkinci Dünya Savaşı emeklisi S/S Adana’yı alarak yola çıktım. 1945’lerde Güney Akdeniz hattı açılmıştı. Bu hatta Beyrut – Kıbrıs – İskenderiye – Napoli – Marsilya ve Ce­nova limanları bulunuyordu. Ben de ilk kez bu hatta S/S Adana Gemisi ile sefer yapmaya başladım. Böylece, Akdeniz’de İtalyanlar ile rekabete başlamıştık.”Artık prensler, prensesler bizim gemilerimizi tercih ediyordu. İskenderiye’ye gidece­ğimiz bir sefer sırasında Mısırlı prenseslerden Mahveş, gemideki bütün lüks kamaraları kapatmıştı. Mısır Kralı Faruk’un kız kardeşi Prenses Faize ile eşine gemide zor­la bir yer bulabildim. Yolda büyük bir fırtınaya yakalan­dık. Napoli’ye bin bir güçlükle yanaşabildik. Ertesi günkü gazeteler maceralı yolculuğumuzu büyük manşetlerle bildirdiler. İtalya’daki gazeteler ‘Dehşetli fır­tına yüzünden İtalyan, Amerikan ve daha birçok gemi­ler limana girememelerine rağmen, S/S Adana ismindeki bir Türk gemisi çok güç ve mahirane bir manevra ile lima­na girmiştir’ diye yazmıştır. Marsilya’ya geldiğimizde acentemiz, Kuveyt Emirinin bizim gemimizle seyahat edeceğini bildirdi. Yolculuk esnasında Emir ile iyi bir dostluk kurduk. Beyrut’a vardığı­mızda Emir, askeri törenle karşılandı ve o akşam beni Aley’de yemeğe davet etti. Artık rakiplerimiz olan İtalyan, Fransız ve Yunan gemilerinin yolcularını sürekli bizim gemiye çekiyorduk.”

“1950 yılında İtalya’da inşa edilmekte olan, S/S İskenderun, S/S Samsun, S/S Uludağ ve S/S Bandırma gemile­rinin ‘Kontrol ve Tesellüm Heyeti’nde bulunmak üzere Mart ayında Cenova’ya gittim. Gemilerin yapımında ve bazı kısımlarında değişiklik yapılması gerekiyordu. Bu işler haftalarca sürdü. Bu sü­re esnasında görmediğim şehirleri gezdim. S/S Uludağ ve S/S Bandırma gemilerinin yapımı daha önce bitti ve onlar Napoli’den İstanbul’a gitti. S/S İskenderun da tamamlanıp gidince bir tek S/S Samsun Gemisi’nin yapımı sürüyordu. Özellikle bu geminin çok güzel ve konforlu olması için çalışılıyordum. Nihayet deneme seferi yapmak üzere Mar­silya’ya gittik. 7 Şubat günü yolcumuzu ve yükümüzü alarak bu limandan hareket ettik. Yolda büyük bir fırtı­naya yakalandık. Fakat gemimiz bu fırtınayı kolayca at­lattı ve sağ salim İstanbul’a geldik. İlk kez, 1951 Nisan ayında S/S Samsun gemisiyle Beyrut- İskenderiye-Napoli- Cenova seferine başladık. Gemi tıklım tıklım idi ve bir tek boş kamara dahi yoktu. Personelimizin çalışkanlığı, temizliği, bilgisi ve disiplini göz dolduruyordu. O zamanlar İstanbul’un en lüks lokanta ve otelleri, gemilerimizde yetişen kamarotları, aşçıları kapışıyordu. S/S Samsun Gemisi’nde, kamarotlar öğle yemeği servisinde beyaz ceket, eldiven, siyah pantolon; akşam yemeği servisinde ise, frak giyiyorlardı. Gemimiz öylesine beğeniliyordu ki; acentelerimize ve Genel Müdürlüğümüze teşekkür ve övgü mektupları yağıyordu. Sir Williams ile Lady Houston, Beyrut’tan Marsilya­’ya yaptıkları seyahatte gemiyi o kadar mükemmel bul­muşlardı ki; ‘Bu gemiyi hakikaten Türkler mi idare edi­yor, siz hakikaten Türk müsünüz?’ diye hayretle soruyordu. Bir seferinde Arnavutluk Kraliçesi Geraldinn, geminin lüks kamaralarını kapatmıştı. Beyrut’a geldiğimizde Kraliçeyi Irak Veziri Sait Paşa karşıladı. Kraliçe Geral­dinn, dönüşte de yine bizi seçti. Beraberindekilerle onu Beyrut’tan Napoli’ye götürdük. Gemimizi seçen ünlüler arasında Mısır Baş Nazırı Nuhas Paşa, Lübnan Cumhurbaşkanı ve ailesi ile sonra Ürdün Kralı Hüseyin ile evlenecek olan Dina vardı.

1952 yılının Akdeniz ring seferini tamamlayıp İstanbul’a dönünce hemen İzmir’e hareket edeceğimizi bildir­diler. Ertesi gün İstanbul’dan, zamanın Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile Başbakan Adnan Menderes’i alıp İzmir’e götürdüm. Evet, Samsun’u kralların, kraliçelerin ve rakiplerimi­zin gözde ve örnek gemisi yapmayı başarmış ve doruğa çıkarmıştık. S/S Samsun’un ünü, Akdeniz kıyılarına iyice yayılmıştı. Yunanlılar Paskalya’da Tinos Adası’na gitmek için Samsun’u kiraladılar. Yunanlıların inançlarına göre bu adada bulunan ki­liseyi ziyaret edip ada toprağından alanların dilekleri yerine geliyormuş. Tinos’a geldik. Gemiyi bırakmadım, oranın bir milletvekili benim için aldığı toprağı verdi ve adağımın mutlaka yerine geleceğini söyledi. Adağım, benim için imkânsız olan bir araba satın almaktı. Aradan bir yıl kadar geçmiş, 1955 yılına girmiştik. Kuveyt Emiri, İngiltere dönüşünde Marsilya Limanı’nda gemimize binmişti. İskenderiye yakınlarına gelince bir fırtınaya yakalandık. Büyük zorluklarla mendirekten içeri girdik. Yolcu ve yükümüzü boşaltarak Beyrut’a hare­ket ettik. Fırtına aynı şiddetle devam etti ve hiç rötar yapmadan Beyrut’a vasıl olduk. Akşam yemeğinde, Emir beni Kuveyt’e davet etti ve kendisi için yaptırmış olduğu Cadillac arabasını bana hediye etti. Fakat lüks arabaların yurda getirilmesi o za­manlar yasaktı. Fakat gümrüğünü ödemek kaydıyla özel izin çıkarıldı. İstanbul’a geldiğimizde ertesi günkü gazetelerde; ‘Kuveyt Emiri, Samsun vapuru süvarisine şahane hediye verdi’ şeklinde yazılar ve arabanın fotoğrafları çıktı. Aklıma Tinos Adası’ndan aldığım toprak geldi. Evde arayıp bul­dum ve ilk seferimizde adaya gönderilmek üzere Pire Acentesi’ne bıraktım. 1955 yılında Lübnan hükümeti beni Altın Şeref Madalyası ile taltif etti. Bu yılın içinde gemimizde Irak Veziri Sait Paşa, Lübnan Cumhurbaşkanının ailesi, Gene­ral Ali Fuat Cebesoy, Prenses Jilella, Prenses Makbule, Suudi Arabistan Veziri Abdül Aziz, Arnavutluk Kralı Zogo’nun kız kardeşleri, Prenses Nefise, Prenses Bedia, Prenses Celile, Ali Yahya Paşa ve eşi Itır Hanım, Nasır’ın ailesi de seyahat etmiştir. Samsun gemisinin dış ülkelerdeki olağanüstü başarısı Denizcilik Bankası’ndan 13 takdirname, terfi ve parasal ödül almama yol açtı. Samsun ve ben birbirimizden ayrılmaz bir bütün haline gelmiştik. 1965 yılının Temmuz ayında sonra İşletmede idari göreve başladım. 1974 yılında kendi isteğimle emekli oldum.”

Gemiler de insanlar gibidir. Doğar, yaşar ve ölürler… Türkiye Denizcilik İşletmesi’ne ait Denizyollarına ait gemileri, başta süvarileri olmak üzere personelini kibarlığı ve nezaketi yemeklerinin nefaseti ile Akdeniz limanlarında ün salmışlardı. Seyahat edecek yolcular öncelikle Türk gemilerinden bilet almaya çalışırlar, bulamadıkları zaman diğer ülke gemilerinden bilet alırlarmış.  S/S Samsun ve diğer gemilerimize birçok cumhurbaşkanı, kral, prens, prenses, general binmişti. Ne yazık ki, o gemilerden geriye resimleri ve hatıraları hariç bir tek obje bile kalmamıştır. Kruvaziyer turizminde milyar dolarların döndüğü günümüzde 8.000 kilometreye yakın deniz kıyısı olan Türkiye Cumhuriyeti’nde gerek devletin gerekse özel sektöre ait bir tek yolcu gemisi yoktur.

İlginizi Çekebilir

1 Yorum

  1. Dear Mr BOZOGLU

    I write you in English, because my Turkish vocabulary is poor..;
    I am a French ship lover. When I was young, my father was teacher in the Galatasaray lisesi, so I lived in Istanbul during the 60′. Now retired in the south of France, I have built scale models of some ships crossing the Bosphorus (Güzelhisar, Marakaz, Black sea Taka), and I want to built the S.S. Iskenderun from wich I have only a deck plan , photographs and my memory (I travelled on board in february 1967).
    Could you tell me where I can find plans of that magnificent ship ? Thank you in advance.
    Best regards
    Henri Granié

Yorum yapın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir