Almanya’nın Polonya’ya saldırdığı 1 Eylül 1939 tarihinde başlayan II. Dünya Savaşı’nda Amerika Birleşik Devletleri, savaşın başlarında tarafsızlığını beyan ederek savaşa girmekten kaçınmıştı. Ancak 8 Aralık 1941 tarihinde Hawaii’de bulunan Pearl Harbor Limanı’na Japonya’nın saldırısı sonrasında bu savaşa dahil olmuştu. 8 Aralık 1941 Pazar günü Japon uçakları Pearl Harbor limanına bir saldırı düzenleyerek, burada bulunan Amerika Birleşik Devletleri’ne ait 96 savaş gemisini batırmıştı. Oysa ki Pearl Harbor Limanı’nda 97 gemi vardı. Bir gemiye saldırı düzenlenmedi. Çünkü o gemi hastane gemisiydi. Geminin adı Türkçe teselli, üzüntü azaltan anlamına gelen S/S Solace AH 5 idi.S/S Solace AH 5, savaş boyu Amerikalı annelerin üzüntüsünü azalttı. Tam 25 bin genci ölümden kurtardı, Amerika’ya taşıdı. Savaş sonrası hayatlarını S/S Solace AH 5 sayesinde kurtaran gençler bir dernek kurar. Üzerinde S/S Solace AH 5’in kabartması olan bir madalya yaparlar ve bunu gururla takarlar. Nedeni bilinmez ama Amerika Birleşik Devletleri, savaşta büyük yararlılık gösteren ve binlerce askere hayat veren bu gemiyi satmaya karar verir.
Bugün adı Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş, ki o zaman ki adı Devlet Denizyolları ve Limanları Umum Müdürlüğü’ydü, savaş sonrası artan yolcu sayısını karşılayabilmek amacıyla filosunu büyütmek yeni gemiler almak için araştırmalara başlamıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nin elinde kullanılmaya hazır gemiler olduğu görülmüş, bunun üzerine Amerika Birleşik Devletleri ile imzalanan Marshall Yardımı Anlaşması çerçevesinde yedi adet yolcu gemisi satın alınmıştı. Alınan bu yedi gemiden altısı yolcu yük karışımı, bir tanesi ise çok farklı çok idi. Bu gemi 1927 yılında Newport News Ship Building&Dry .Dock.Co tersanesinde çift bacalı olarak inşa edilmiştir,inşa edilmişti. İlk ismi bir Kızılderili kabilesinin adı olan “IROQUOIS” adını taşıyordu. Boyu 124,76 metre, genişliği 19.08 metre, su kesimi boş 4,74 m dolu 6,28 m 6.25 metre
6179 gros ton 3461 net ton 3461 DWT’luktu Newport News Ship Building&Dry .Dock.Co Yapımı dört adet buhar tribünlü 2×4250 = 8500 S.H.P gücünde ana makinası vardı . Hızı 16 mildi. 675 ton kapasiteli tatlı su tankı, 1285 ton kapasiteli fueloil tankı ve 14 ton motorin tankı vardı. Servis sürati ile günde 75 ton tahmil ve tahliyelerde ise 14 ton yakıt sarfiyatı vardı.
Geminin ilk sahipleri New York and Miami Steamship Corp.’tu. Daha sonra 1933’de Clyde Mallory Steamship Line. New York firmasınca satın alınmıştı. 1940 yılında Amerika Birleşik Devletleri Deniz Kuvvetleri’nce satın alınıp hastane gemisi haline getirilip adı “SOLACE AH 5” olarak değiştirilmişti.Bu değişim sırasında da iki bacasından bir tanesi kesilmişti.
Bu güzel ve biçimli gemi, 1948 yılı Ekim ayında Devlet Denizyolları ve Limanları Umum Müdürlüğü tarafından satın alındıktan sonra bulunduğu tersanede tepeden tırnağa bakım ve onarım gördü. Gemide 25 Adet Lüks kamarada 44 yatak 89 adet I.Mevki’de kamarada 122 yatak 40 adet II.Mevki kamarada 145 yatak 2 adet Turistik A Kamarada 16 yatak 3 adet Turistik B Kamarada 93 yatak olmak üzere toplam 159 kamarada 420 yatak bulunmaktaydı. Ayrıca gerek görüldüğü zamanda güverteye de uzak seferlerde 109 adet yolcu alabiliyordu. Geminin yolcuları için ayrılan kısmı, tüm hacminin % 80’ine yaklaşıyordu. Geniş bir sigara salonu, büyük bir barı, rahat yemek salonları ile S/S ANKARA ferah bir gemiydi. Ayrıca garajı da olduğundan yolcuların arabaları yan taraftaki kapaklardan içeriye alınabiliyordu. Önceleri siyah renkli idi. Sonra beyaza boyandı. S/S ANKARA zamanının en lüks gemilerinden biriydi. Ve Türkiye’nin ilk yüzme havuzlu gemisiydi. Bu güzel gemiye idarece ne isim verilmesi hususunda görüşmeler yapılırken, “S/S ANKARA” ismi verilmesi gündeme geldi. Fakat bir sorun vardı. Filoda S/S ANKARA isimli bir başka gemi bulunuyordu. Bu gemiye S/S ÇORUM adı verilerek, yeni geminin ismi S/S ANKARA olmuştu. Gemi Amerika Birleşik Devletleri’nden İşletmenin tecrübeli kaptanlarından Kaptan Seyfi GEZER tarafından İstanbul’a getirildi.
Gemiyi Amerika’dan Kaptan Seyfi GEZER getirmişti. Fakat gemi sefere adı S/S ANKARA ile özdeşen Kaptan Şefik GÖGEN tarafından çıkarılmıştı. 1949 yılından, emekli olduğu 1961 yılına kadar Ankara gemisinin süvarisi olarak çalışmış tecrübeli bir kaptandı. S/S ANKARA, kış aylarında Kuzey Akdeniz Hattı’nda çalışan S/S Adana ve S/S İstanbul gemileri bakım ve onarım için tersaneye girdiği zaman onların yerine İstanbul-Pire-Napoli-Genovo-Nice-Marsilya Limanları arasında 15 günde bir sefer yapardı. Yaz aylarında ise başka şirketlere kiralanarak turistlik seferler yapardı. S/S Ankara topluma o kadar mal olmuştu ki gemiye binmek âdete bir sınıf atlamak anlamına geliyordu. Kaptan Oktay SÖNMEZ, “Anılarda Gemiler” adlı kitabında S/S ANKARA’dan şöyle bahseder; “Gemi, o yılların beş yıldızlı bir oteli. Her şey pırıl pırıl. Hizmetler saat gibi. Orkestralar, partiler, dillere destan aşçıların tadı damaklarda kalan unutulmaz yemekleri, sürprizleri. Orada çalışanlardan “S/S ANKARA’nın baş aşçısı”, “S/S ANKARA’nın kamara memuru” diye ayrıcalıklı vurgularla söz edilirdi. S/S ANKARA’nın kamara memuru deyip geçmeyin. Swiss Otel’in Genel Müdürü kadar forslu biriydi.” ‘Swiss Otel’in Genel Müdürü kadar forslu biriydi’ diye bahsettiği, isminin geçtiği yerde hemen S/S ANKARA adının hatırlandığı Kamara Memuru Can Baba’ydı. S/S ANKARA gemisinin rıhtımdan kalması, rıhtıma yanaşması olay olurdu. Karşılayanlar, uğurlayanlar rıhtımı hınca hınç doldururdu. Gelişi ve gidişi günlük gazetelerinin 1. sayfasında mutlaka yer alırdı. Ankara’nın sefere çıkışı da, seferden dönüşü de gazete sütunlarında haber olurdu: “Batı Akdeniz seferine çıkan Ankara gemisi dün, şu kadar yolcusuyla Galata rıhtımında, Yolcu Salonu’ndan hareket etmiştir. Ya da “Batı Akdeniz seferinden dönen Ankara dün şu kadar yolcusuyla limanımıza gelmiştir” diye… Bir keresinde Ankara, İyon Denizi’nde ancak 30–40 yılda bir rastlanan şiddette bir fırtınaya çatmıştı da saatlerce dalgalarla çalkalanmaktan mutfaklarında sağlam ne yemek takımları kalmıştı ne de cam eşya… Güverteden yüzlerce ölü balık toplanmıştı. Bir gazete bu olayı, “Ankara beyaz gitti, sarı döndü!” başlığıyla vermişti. Çünkü dalgaların bordaya çarpmasından geminin yer yer boyası dökülmüş, altından sarı astarı çıkmıştı! Farklı bir gemi idi S/S ANKARA. Popülerliği sırf Türkiye’de değil Avrupa’da geçerli idi. Şefik Kaptan’ın en büyük özelliği gemiye yanaştıracağı limana tam zamanında yanaştırması ve tam zamanında kaldırmasıydı. Bu özelliği ile Türkiye’de olduğu kadar Akdeniz limanlarında da tanınırdı. Bir Marsilya Limanı’ndan kalkışı vardır ki, halen gemiciler arasında konuşulur.
1950’li yıllarda Ankara ile Batı Akdeniz seferine, hele hele Gazeteciler Cemiyeti’nin bu gemiyle düzenlediği ta Norveç’e kadar uzanan gezi seferlerine katılmanın zevki başka bir şeyde yoktu. Bunda da sanırız gerçek bir deniz kurdu olan süvarisi Şefik Kaptan’ın da büyük payı vardı. 1961’de Denizyollarından emekli oluncaya kadar Şefik Kaptan Ankara ile bütünleşmiş gibiydi. Bu güzel gemi Amerika’ya gitti. Kuzey Buz Denizi’ne çıktı. Son zamanlarda bir ara Swan adlı bir yabancı firmaya kiralandı. Ege adalarında, Yunan sularında çalıştırıldı. S/S ANKARA, dillere destan aşçılarının tadı damaklarda kalan unutulmaz yemekleri, gümüş kaplama çatal bıçakları ve yemek takımları, kristal bardakları, kaliteli porselen takımları ile hep adından söz ettirmiştir. Lüks kamaraları, o zamana kadar hiçbir gemide görülmeyen çocuk oyun salonu, adeta bir hastanenin acil servisini andıran reviri, çalıştığı sürece Denizyollarının en itibarlı gemisi idi. Burada kaptanlık yapmak mesleki bilgi olarak doruğuna çıkıldığının ispatı idi ve gururla poz verirdi gemide kaptanlar. Merhum Kaptan Namık Asena gibi. Şirket filosu içerisinde öyle itibarlı öyle saygın bir yeri vardı ki Şirketinin tanıtım broşürlerinde ismi hep “ AKDENİZ GÜLÜ “ olarak yer alırdı.
Her şeyin bir sonu vardır, gemilerinde. Akdeniz’in gerçek kraliçesi S/S Ankara’nın sökülmesi, haklı olarak onunla yolculuk yapmış olanları üzdü. Ama en çok üzülen kişi, yıllarca süvariliğini yapmış olan Şefik Kaptan oldu. O sıralarda Koçtuğ firmasında çalışmakta olan yılların denizcisi Şefik Gögen, sevgili Ankara’sının söküleceği haberini Deniz Tarihçisi Yazar Eser Tutel’in ağzından öğrendiği gün, bir yakınını kaybetmiş gibi sarsılmıştı. S/S ANKARA’nın denizlerdeki koşusu, 1977 Ekim’inde sona erdi. 1978’de Haliç doklarına bağlandı ve tüm güverte üstü yapıları söküldü, kesilip biçildi. 1979 Mart’ında bir römorkör yedeğinde İzmir’e doğru çekilirken, Akdeniz’in Beyaz Gülü her tarafını kızıl pas bağlamış ölü bir balina gibiydi. Onu kimse tanımadı bile. Orası burası kesilmiş, ölümcül bir ameliyattan çıkmıştı ve sonunda 5 Mayıs 1981’de Aliağa’da Makine Kimya’nın kaynakçılarının elinde, son nefesini verdi.
Şefik Kaptan ise 22 Kasım 1989’da aramızdan ayrıldı. Hiç kıyısı olmayan denizlere doğru uzaklaşıp ufkun ötelerinde gözden kayboldu… S/S ANKARA’dan geriye bir zamanlar Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş Tarih ve Sanat Merkezi’nde sergilenen dümeni ve ‘Melekler’ tablosu ile Çorlulu Ali Paşa Camii’nin şadırvanın çatısında bulunan kurşunlar kaldı.Not: Türkiye Denizcilik İşletmeleri Tarih ve Sanat Merkezi’nde sergilenen 507 parça obje ve eser Özelleştirme Yüksek Kurulunun 31.10.2006 tarih ve 2006/87 sayılı kararına istinaden Kültür ve Turizm Bakanlığı’na Üsküdar Paşalimanı bulunan Tekel Müzesinde sergilenmesi ve korunması kaydıyla verilmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı 06.05.2011 tarihli Bakan Ertuğrul Günay imzalı bir olur ile 95 adet eser ve obje Ankara Resim ve Heykel Müzesine, 138 adet eser ve obje İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürlüğü’ne, 274 adet eser ve obje de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstanbul Deniz Müzesi Komutanlığı’na devir edilmiştir.